1 Mart 2008 Cumartesi

Cilt Kaşıntısı

Vücudun herhangi bir yerinde ya da tamamında hissedilebilir. Böcek dolaşıyormuş hissi, hafif yanma ve batma gibi belirtilerle de ortaya çıkan, insanı çok rahatsız eden, toplum içinde zor duruma düşüren, sevimsiz ve sıkıntılı bir durumdur. Çok şiddetli olduğunda; uykusuzluğa,gerginliğe ve depresyona bile neden olabilir.
Nedenleri:
Ciltte döküntü yapan hastalıklargzemalar,ürtiker,isilik,kızıl,kızamıkçı k,suçiçeği ve çeşitli deri iltihaplarının neden olduğu kaşıntılar.
Sistemik hastalıklar iyabet,Karaciğer,Böbrek hastalıklarında görüldüğü gibi; bazı kan hastalıkları ile bazı kanser çeşitlerinde de ilk semptomlardan biri kaşıntıdır.
Çeşitli parazitleritlenme,uyuz ,kıl kurdu.
Mantar hastalıkları
Bazı alerjik maddelerabun,çamaşır tozları ,boya maddeleri ve yün veya sentetik giyecekler gibi.
Bazı gıdalarilek,yumurta,süt en yaygın alerjik gıdalardır.
Ruhsal sıkıntılar
Kuru bir cilt,kaşıntıya neden olabilir
Tedavi:
Burada ilk şart;kaşıntının nedenini tespit etmektir.Bunun için ayrıntılı bir cilt muayenesi,kan ve alerji testleri, gerekirse biyopsi bile yapılır.Altta yatan hastalık tespit edildiğinde hemen ona yönelik tedaviye başlanır.
Kaşıntıya karşı yapılabilecekler:
-Mümkün olduğunca kaşınmamaya çalışınız
-Kaşıntı önleyici ilaçlar alabilirsiniz
-Sıcak duş ve banyodan kaçınınız.
-Hafif ve bol giysiler ,serin bir ortam kaşıntıyı hafifletebilir.
-Banyoda iyi durulanınız.
-Banyodan çıkınca,vücudunuza nemlendirici uygulayınız

Deri nedir?

Vücudumuzun en büyük organı olan deri; dokunma organıdır. Kişi dokunmayla; basınç, sıcak, soğuk ve acıyı algılar.Dokunmayla eş seçer. Altderide bulunan sinir uçlarına bağlı duyu cisimciklerinin kimi dokunmayı, kimi basıncı, kimi sıcağı, kimi soğuğu, kimi acıyı alır.
Geniş yüzeyi ve büyük duyarlığıyla deri vücudumuzun dış etkilerden korunmasını sağlar. Bu nedenle derinin bakımı ve korunması insanlar için büyük önem taşır.Onu koruyabilmek için biraz daha yakından tanıyalım.
Dokunma duyusu organı olan deri vücudun üstünü kaplar. Derinin üstünde kıllar ve gözenek adı verilen çok küçük delikler bulunur.
Derimiz,bedenimizin doğal deliklerinin içinde (solunum ,sindirim,cinsel organ girişlerinde) özelleşmiş nemli yapısıyla mukoza adını alır.
Derimiz esas olarak 3 bölümden oluşur.
-Epidermis
-Dermis
-Subkutan doku
Epiderm
En üst tabakadır.Üst ve alt olarak bunun da kendi içinde 2 ye ayrıldığını söyleyebiliriz.Kalınlığı, 1 mm nin onda biri kadardır.Derinin koruyucu fonksiyonunda önemli rol oynar.Dış ortamla direkt ilişkilidir.Protein yapıda olan keratin maddesi bu tabakada senaaalenir ve deriye dayanıklılık verir. Derimize rengini veren melanin senaaai de epidermisin malpigi denen canlı kısmında gerçekleşir.Yapısında keratin bulunan saç ve tırnaklar gibi epidermisin üst kısmı da cansızdır.Dış etkenlerin etkisiyle ölü hücreler aşınıp döküldükçe alttan yeri doldurulur.Eğer epidermisin üstü canlı hücrelerle kaplı olsaydı çok acı çekerdik.Keselenmek denilen türk geleneği esnasında bu cansız bölümdeki ölü hücreler temizlenir.
Derm
Epidermisin altında bulunur.Bu tabakanın temel maddesi yine bir protein olan kollajendir.Deriye dayanıklılık kazandırır.Dermis esnek ve direçlidir.Dermis, ter ve yağ bezleri, kıl kökleri, sinir uçları, deriyi besleyen kılcal kan damarlarını içerir..
Supkutan:
Altderinin altında derialtı dokusu denilen yağlı bir tabaka yer alır. Bu tabaka derinin kaslar ve kemikler üstünde kalmasını sağlar.
Kıllar:
Kıl’ın gövdesi cansız, fakat kökü canlıdır. Kıl günde ortalama 0,2 mm kadar uzar. Kan dolaşımı arttıkça kılın büyümesi de hızlanır. Kötü beslenme ve kötü kan dolaşımı kılların dökülmesine yol açar. Bazı hastalıklar da kılların dökülmesine sebep olur (kellik, saçkıran vb.) Her kılın dibinde bir irkilme kası vardır. Soğuk ve korku gibi etkiler bu kasın kasılmasına ve kılın dikleşmesine sebep olur. Kılların dibinde bulunan salkım biçimindeki bir yağ bezi durmadan yağlı bir sıvı salgılar. Bu yağ deriyi ve kılları yağlayarak sudan korur.
Kılların ağarması:
Kılların beyazlaşması ise kıl soğanındaki boya maddelerini akyuvarların yok etmesinden ve mikroskopik hava kabarcıklarının kıla yerleşmesinden ileri gelir.
Derinin görevleri:
Derinin kalınlığı,vücüt bölgelerine göre 1,5 - 4 mm. arasında değişiklik gösterir.Yüzölçümü erkeklerde1,80 m2 kadınlarda ise 1,60 m2 kadardır.
-Dokusu çok sağlam olduğu için asalakların, mikropların zehirlerin girmesine izin vermez.
-Esnek ve sağlam yapısıyla fiziksel travmalara karşı koyar.
-İçindeki çok sayıda sinirlerle ve üstündeki hareketli kıllarla, üç çeşit dokunma duyusu (şekil, basınç, ısı) verir.
-Deri salgılarının da koruyucu bir rolü vardır.Yağ maddesi; Keratin ihtiva eden tabakaları (deri yüzeyi,saç ve tırnaklar) yumuşak tutar.
-Terleme yoluyla, organizma artıklarının bir kısmını (kreatinin,üre,amonyak) atarak detoksifikasyonu sağlar
-Gene terleme ve buharlaşma yoluyla vücut ısısını ayarlar.
Derimiz yani cildimiz; bedenimizin aynası gibidir.İç organlarda ki bir sorun kendini ilk cilt belirtileriyle gösterebilir.Hem dış ortam ile organizma arasındaki ilişkiyi hem de bir takım ruhsal tepkilerimizi yansıtır.Ona iyi bakmak hepimizin görevidir.

23 Şubat 2008 Cumartesi

Mantarlar cilt

Tıpkı küf mantarları gibi ,vücut mantarları da nemli, havasız ve temiz olmayan ortamları severler. Bu tür yerlerde gelişip üreyebilirler. Ama bu üreme, hızlı ve yayılıcıdır. Özellikle pişik ve tahriş olmuş bölgeleri severler. Çok azimkardırlar bir başladı mı hızlı bir şekilde vücuda yayılmak için ellerinde geleni yaparlar.
Kesinlikle Bulaşıcıdır:
Bulaşım son derce kolaydır.Özellikle toplu yaşanan mekanlarda hızla yeni vücutlara geçiş yapar ve oralarda da hızla ürerler.Yatılı okullar,yurtlar,spor salonları,hamamlar ,saunalar,havuzlar,plajlar,abdesthaneler en sevdikleri ortamlardır.
Nasıl korunabiliriz:
Başkasının özel eşyalarını kullanmayınızer ne olursa.Terlik,havlu,çorap, ayakkabı, giysi,saç fırçası,tırnak makası
Mantar enfeksiyonu çeşitleri:
Ayak mantarı(atlet ayağı):
En sık rastlananıdır.Bu kadar sık rastlanmasına rağmen pek önemsenmez.
Belirtileri:
-Parmaklar arasında pişik benzeri bir görüntü,
-sulanma,(özellikle 4. ve 5. parmak arası)
-kaşıntı ve yanma,
-kızarıklık
-kötü koku
Hızla ayağın üst yüzeyine doğru ilerler. Kaşınma yoluyla deride yaralar ve sıyrıklar açılması diğer mikroplar için de iyi bir giriş kapısı oluşturur. Bu duruma kinci bir mikrobik hastalık da eklenebilir. Ülkemizde ”Yılancık” adı verilen mikrobik hastalığın en sık, ayaklar ve bacaklarda görülme nedeni de tedavi edilmeyen mantar hastalıklarıdır. Bunların da dışında, bazen bu mantar hastalıklarına karşı bazı alerjik reaksiyonlar gelişerek başka türden sorunlara yol açabilir. Şekilleri bozulur. Hastalıklı ayakların tırnakları kalınlaşır .Ayak tabanının derisi de kalınlaşır ve pul pul olur.
Nedenleri:
-Sıkı ve hava almayan pabuçlar
-sıkı ve sık değişmeyen çoraplar,
-terli ayak
-yüzme,banyo ve egzersiz sonrası ayakların kurulanmaması,
-çıplak ayakla dolaşmak
-Ayakları temiz tutmamak
-mantarlı kişiye ait çorap,ayakkabı ve terlik kullanımı ayakta mantar enfeksiyonuna neden olabilir.
El mantarı:
Tıpkı ayak mantarı gibi parmak araları tutulur.Eli bulaşık ve çamaşırdan çıkmayanlarda görülür.
Belirtileri;
-özellikle elin 2. ve 3. parmakları arasında başlayan kaşıntı
-sonra bu kaşıntı avuca doğru yayılır
-kızarıklık
-ilerleyen dönemde bu bölgede beyaz lekeler görülür.
Cinsel organ mantarı:
Cinsel organ mantar hastalıklarına da sık rastlanır. Özellikle kadınlarda.
Nedenleri:
-temiz olmayan iç çamaşırları,
-cinsel ilişkiden sonra gereken temizliğin yapılmaması,
-sentetik iç giyim ürünleri bu tip mantara davetiye çıkarır.
Belirtileri:
-en önemli belirtisi cinsel bölgedeki dayanılmaz kaşıntıdır,
-kızarıklık,
-ilerleyen dönemde, vajinal zemin üzerinde kesik peynir görünümünde beyaz plaklar
-beyaz parçacıklar içeren akıntıdır.
Vajina mantarı hastalığı tedavi edilmezse,önemli kadın hastalıklarına neden olabilir.
Kasık mantarı:
Daha çok erkeklerde görülür.Her iki kasıkta birden görülebilir.
Belirtileri:
-çıldırtıcı bir kaşıntı hissi
-kızarıklık
Dar giysiler ve şişmanlık bu mantarın gelişimini körükler.
Vücut mantarı:
Öncelikle gövde üzerinde ve kollarda bacaklarda görülür.Tekrarlama eğilimi gösterir.Özellikle çok terleyen ve nemli kalan ;göğüs aralarında,koltuk altlarında,vücut kıvrımlarında görülür.Sıcak hava etkilidir.Ayrıca bebeğe uygun olmayan bebek bezi de bu mantara neden olabilir
Belirtileri:
-kaşıntı
-kızarıklık
-kabartı ilk belirtidir.
Önce tek tek sonra birleşebilen deriden kabarık lezyonlardır.Zamanla deriden daha açık ya da daha koyu bir renk alabilir.
Ağız mantarı:
Maya benzeri fırsatçı bir mantarın neden olduğu ağız mantarı halk arasında ‘pamukçuk’ olarak da bilinir. Genellikle direnci küçük kimselerde ;bebekler, yaşlılar, kanser tedavisi veya benzeri tedaviler görenlerde sık görülür.
Belirtileri:
-ağız içinde beyaz,peynirimsi süt kesiği görüntüsünde parçacıklar halinde lezyonlar
-bu lezyonlar, yapışık olarak tüm ağzı kaplamış halde de bulunabilirler.
-ağızda acı ve yanma hissi
Saç ve kıllı deri mantarı:
Saç mantarı ; Genellikle çocuklarda görülür.
Belirtiler:
-kırık saçlar
-kafa derisinde,kaşıntı
-kabartı
-mantarın olduğu bölümde saç dökülmesi ve kellik
-zamanla çok sayıda saçsız halka şeklinde gri bölümler oluşur.
Kıllı deri mantarı:
Erkeklerin bıyık ve sakal bölgelerine bulunur. Görünümü saçtaki gibidir. Kırsal alanlarda ve özellikle sığır ve köpeklerle birlikte olan kişilerde sıktır.
Tırnak mantarı:
Halk arasında pek önemsenmemesine rağmen hem çirkin görüntüsü hem de diğer enfeksiyonlara da zemin hazırlaması nedeniyle tırnağın kaybedilmesine kadar varabilen bir durumdur.
Belirtileri:
-kalınlaşmış
-renk değişikliğine uğramış(beyaz,kahve ,sarı)
-parlaklığını yitirmiş tırnak.
-tırnak sonunun altında biriken keratotik döküntü .
Tırnak mantarı, en çok ayak tırnağını tutar ki bunun en büyük nedeni ayak mantarıdır.Tırnak mantarı,mantarın, tırnak yatağını tutmasıyla oluşur.El tırnaklarında da görülebilir.
Mantar enfeksiyonunda tedavi:
Yukarıda anlattığımız her bir mantar enfeksiyonunun kesinlikle tedavisi vardır.Ağızdan alınan mantar ilaçları,solüsyon ve kremler,özel tırnak cilaları bu tedaviler için geliştirilmiştir.Gerektiğinde antibiyotikler de devreye girer.
Ama bunların her biri doktor kontrolünde kullanılmalıdır.Aksi takdirde gereksiz yere tedavi uzar, mantarınız direnç kazanır.
Ayrıca unutmamanız ve dikkatli olmanız gereken konulardan biri mantarın bulaşıcı olduğu gerçeğidir.Ev halkını ve çevrenizdekileri bu bulaşmadan korumak öncelikle size düşer

Aft ve ağız içi yaraları

Sadece ağız içinde oluşur.Daha çok dudak ve yanak mukozasında ,dil üzerinde, yumuşak damakta,diş eti üzerinde görülen soldun sarı-kırmızı hale ile çevrili oldukça ağrılı ülserleşmiş yaralardır.
Bulaşıcı değildir. Aftın oluşmasına virüsler neden olmaz.Herkes en az bir kez bu sorunu yaşamıştır.Daha çok bayanlarda rastlanan bu rahatsızlığın yaraları ,genellikle tek olarak görülse de birkaç bölgede birden de görülebilir.
Nedeni:
Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, olayı kolaylaştıran faktörler şöyle sıralanmaktadır.
-Vücut direncinin düşmesi
-Mukozayı tahriş edebilecek yiyecekler.(ekşi,sert mayalı)
-Sistemik bazı hastalıkların semptomu olarak gelişebilir.(Behçet hastalığı gibi)
-İlaç yan etkisi olabilir
-B12 vitamin eksikliği ve demir eksikliği.
-Yanak dil,dudak ısırma.Yerine tam oturmayan diş proaaaleri.
Tedavisi:
Aftlar herhangi bir tedavi uygulanmasa da genellikle 7-10 gün sonra kendiliğinden iyileşmektedir. Aft için özelleşmiş ağız içi (topikal steroidler) kremler kullanılabilir.Ayrıca;
-Sıcak, asidik ve tahriş edici gıdalardan kaçınılmalıdır.
-Yarım bardak suya yarım kaşık karbonat ilavesi ile elde edilen solüsyonla günde üç kez gargara yapılabilir.
Diğer ağız yaraları:
Bizim burada ağız yarası anlamında en sık rastlanan rahatsızlık olarak AFT ı seçmiş olmamız sizi yanıltmasın.Ağız içinde oluşabilecek tek yara ne yazık ki aft değil.
*Ağız içi yaraları;mukozada derin veya yüzeysel doku kaybına neden olan genellikle ağrılı ve acılı rahatsızlıklardır.
*Her bir ağız yarası tek başına değerlendirilebileceği gibi çok ciddi bir hastalığın belirtisi olarak da karşımıza çıkabilir.
*Özellikle ağız mukozasındaki derin ve hızla yayılan yaralar ağız içi kanserini,frengi ve tüberkilozu akla getirmelidir.Ne yazık ki frenginin ağız içi bulguları aftla çok karıştırılıp yanıltıcı olabilirler.
*Ağız içindeki beyaz lekeler genelde mantarı (pamukçuk) düşündürür ve gazlı bezle silindiğinde geçer.
*Ama silmeyle geçmeyen, bir diğer beyaz belirti türü;sertçe ve alt dokulara yapışık, net sınırlı ve porselen beyazı olan leke veya kabartılardır.’Lökoplazi’adı verilen bu hastalığın, %10 - 15 oranında ağız içi kanserine dönme olasılığı vardır.
*Ağız içindeki kitleleri,koyu renkli kabartıları önemseyiniz.
Sonuç olarak; ağzınızın içinde çıkan yaraların tanısı konusunda, bir dermatoloğun görüşü sizi en sağlıklı sonuca ulaştırır.Erken tanı ve tedavi için şans verir.

15 Şubat 2008 Cuma

Soğuk hava cildin düşmanı

SAMSUN (İHA) - Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Öğretim üyesi Doç.Dr. Ahmet Karacalar, yurt genelinde etkisini sürdüren aşırı soğuk havaların insan cildinde bir çok olumsuzluklara neden olduğunu söyledi.


Soğuk havaların ciltteki hücreleri tahrip ettiğini, bu nedenle deride bazı sağlık sorunlarının artış gösterdiğini vurgulayan Doç. Dr. Ahmet Karacalar, tahribatın cildin yumuşaklığı ve esnekliği bozduğunu kaydetti. "Tahribatla kuruma, çatlama, kanama, döküntü, kepeklenme ve kaşıntı gibi sorunlar ortaya çıkıyor" diyen Karacalar, "Daha çok soğuğa maruz kalan el ve yüzlerde görülen bu sorunlar, büyük sorunlara oluşuyor. Derideki çatlakların derinleşmesi şiddetli ağrıları da beraberinde getiriyor. Derisi daha hassas olduğu için dudakta görülen sorunlar daha büyük oluyor. İltihaplanmalarla birlikte yutma güçlüğü gibi sorunlar da görülebiliyor" dedi. Soğuk havanın egzama veya sedef gibi deri hastalıklarını alevlendirdiğine dikkat çeken Karacalar, "Damar rahatsızlıkları veya bağ dokusu hastalıkları bulunanlar veya Siclerodermal hastalığı olanlar, soğuk havadan daha çok etkilenebiliyorlar. Bu kişilerde soğuk hava ile birlikte özellikle parmak uçlarında büzülme ve damarlarda sıkışma meydana gelir. Bu sıkışma ile birlikte parmak uçlarında ülserler oluşabilir ve şiddetli ağrılar yaşanır. Bu kişilerin soğuk havaya karşı diğer insanlardan daha fazla korunmaları gerekir" diye konuştu. Soğuğa çıkmadan önce cilde nemlendirici krem veya ilaç sürülmesi konusunda uyaran Doç. Dr. Ahmet Karacalar, ağır durumlarda ise mutlaka doktora başvurulması gerektiğine işaret etti.

Trikotilomani

Trikotilomani(TRK) , 1889 da saçlarını kökünden çeken hastalarında gördüğü zorlantısal ve önüne geçilmez dürtüyü tanımlamak için bir fransız cilt hastalıkları uzmanı tarafından isimlendirildi. Trikotilomani kelimesi; yunancada thrix: saç, tillein: çekmek /koparmak, mania: çılgınlık kelimelerinden köken alır. Psikiyatride, piromani, kleptomani, kompulsif kumar oynama ile birlikte dürtü kontrol bozuklukları içinde sınıflandırılır.

Dürtü kontrol bozuklukları, kendine ve başkalarına zarar verici şeyler yapmak için duyulan dürtü veya isteğe karşı koymada ve kontrol etmede yetersizlik ile karakterizedir. Kişi bazen davranışı yapmadan önce artan gerginlik duygusunu hisseder ve sonra gerginlikten kurtulma ve iç rahatlaması duygularını hissedebilir. Hatta bazen kişi eylemi gerçekleştirdikten sonraki hazzın derecesini bile anlatır. TRK nin bir dürtü kontrol bozukluğunun tanımlamasına uyan özellikleri saçları yolmak için duyulan dürtüye karşı yetersizliği, saç yolmadan önce artan gerginlik ve sonraki iç rahatlığını hissetmeyi kapsar.

Psikiyatrik Bozuklukları sınıflandırma sistemi olan DSM 4'te trikotilomani şu şekilde sınıflandırılır.

A ) Dikkati çeker şekilde saç kaybına yol açan tekrarlayıcı saç yolmalar.
B ) Saçı yolmadan önce gerginlik hissinde artma
C ) Saç yolunduğu zaman duyulan haz, memnuniyet,iç rahatlaması.
D ) Başka bir mental bozuklukla açıklanamama ve genel tıbbi duruma bağlı olmama (örn; dermatozlar, kontakt dermatit gibi cilt hastalıkları.)

Saçlarını yolan hastaları hepsinde bu tanımlanan kriterler görülmez. Bununla beraber hastalarda sıklıkla tedaviden çok yarar gören bir problem vardır.

6 Şubat 2008 Çarşamba

Canlı cilt için 20 Öneri

1-Genel yüz temizliğinde kullanılan maskelerden peeling etkisen sahip olanlar, bu sayede ölü hücreleri ortadan kaldırarak, derinlemesine temizlik sağlıyor.

2- Yüzünüzü tazikli su ile yıkayın. Bu şekilde yapılacak duş, ofislerin yol açtığı cilt stresinizi azaltır.

3- Artık cilt bakım ürünlerinde de rastlayabildiğimiz C vitamini, kan dolaşımını ve kolajen üretimini hareketlendirdiğinden, bu tip ürünleri tercih edin.

4- Ayaklarınız parmak uçları, yüzünüze sinyal gönderir. Alnınızda oluşacak kırışıklıkları önlemek için ayak parmaklarınız üst kısmına düzenli aralıklarla sertçe bastırın.

5- Cildinizi nemlendirin. Yeni çıkan bir çok nemlendirici gün boyu etkiye sahip. Proteinli ve bitki özlü olanlar ise cildi aktif hale getirip üzerinde koruyucu bir tabaka oluşturmasını sağlıyor.

6- Yüzünüzü haftada iki defa kremleyerek 5 dakikalık masaj uygulayın. Bunun için, parmaklarınızı kullanarak oval hareketlerle çeneden yanaklara, alnın ortasından dışa doğru, burun yanlarından alnın ortasına doğru inip çıkarak masaj yapın. Ağzınızın çevresini, yukarı doğru hareketlerle ovun.

7- Gece saat 1’den önce güzellik uykusuna yatmayı ihmal etmeyin. Bedenimiz özellikle ilk uyku saatlerinden gece yarısına doğru büyüme hormonları üretir. Bu hormonlar ise hücre yenilenmesini hareketlendirir.

8- Kremlerin içindeki enzimlerin faydalarını biliyor musunuz? Biyo teknolojik yöntemler taklit edilerek üretilen minik protein molekülleri, ileri yaşta, insanların cildindeki dolaşım sistemini aktif hale getirip ciltleri koruyucu hücreleri güçlendirir.

9- Koku kompresleri cilt ve duyuları canlandırır. Dörder damla limon ve selvi ağacı özünü ve iki damla ardıç yağını, iki litre kaynar su içine koyun. Özel yüz havlunuzu bu karışımın içine daldırın ve yüzünüze ölçün.

10- E vitaminin bulunduğu kremler hücrelerin gerilimini azaltır. Ultroviyole ışınlarının, atık gazların, nikotinin oluşturduğu saldırgan serbest radikaller cildin zamanından önce yaşlanmasına neden olur. E vitamin cildi bu zararlı etkenlerden koruyup nemlendirir.

11- Yanaklarınız derisini gerginleştirmek için jimnastik yapmalısınız. Bunun için ağzınızı kapatın, yanaklarınızı içeri doğru çektikten sonra, ellerinizin yardımı ile yavaş yavaş gerin.

12- Patates masajı cildi tazeler ve dinlendirir. Öncelikle çiğ patates dilimlerini 10 dakika buzdolabında bekletin. Cilt temizliğinizi yaptıktan sonra, soğumuş patates dilimleriyle yüzünüze masaj yapın. 15 dakika boyunca patatesi, suyunun cildinize etki etmesini bekledikten sonra yüzünüzü yıkayın.

13- Duru, yumuşak bir ten için AHA komplekslerine başvurmak bir zorunluluk. Bu isimle tanınan meyve asitleri, cilt hücrelerinin yenilenmesini sağlarken, tahriş de etmiyor. Ayrıca besleyici yağlar da içeriyor.

14- Kolajen tabakasını harekete geçirecek bir içecek hazırlamaya ne dersiniz? Bunun için 250 gr domates, 2 şeftli, kabuğu soyulmuş yarım limon ve bir havucu katı meyve presine koyun, bir damla zeytinyağı ve bir miktar iyot tuzu ekleyin ve karıştırın.

15- "Şikaku" baskısı herhalde birçoğunuzun yabancı olduğu bir kelime. Bu basit egzersiz gergin yüz kaslarını yumuşatmaya yarıyor. Söz konusu baskının uygulanacağı enerji merkezi, gözbebeğinin hizasında, gözaltlarındaki kemikler üzerindedir. Bu bölgeye, en az 5 saniye süresince, parmaklarınızla bastırın.

16- Güzellik kapsülleri cildi bütünüyle beslemese de, işlevini içeriden yürüten bir hücre yenileyicisi olarak görev yapıyor. Vitaminler, nemlediriciler ve doğal maskelerle cildin esnekliğini sağlayabilirsiniz.

17- Oksijen maskesi, bir çeşit expres lifting görevi görür. Bu uygulamayla, hücrelerin oksijen alımı 10 dakika içinde yoğunlaşır. Sonuç olarak, cilt olabildiğince taze ve sağlıklı bir görünüme kavuşur.

18- Lipozom maskeleri besleyicidir. Aynı zamanda, cildin alt tabakalarına da nüfuz ettiklerinden, etkilerini uzun vadede gösterirler.

19- Turuncu ışık, hücreleri canlandırır, mavi oksijen alımını artırır, sarı cildi ölü hücrelerden arındırır ve yeşil kuproza karşı etkilidir. Renkli ışık tedavisini ancak güzellik merkezlerinde bulabilirsiniz.

20- Ampuller ve yenileyici kapsüllerle yapılacak yoğun bir kür, kışı sert koşullarına karşı cildin dirençli olmasını sağlayacaktır. 4 hafta boyunca yüzünüzü kremlemeden evvel sürün.